Söz Mentörlerde!
Söz Mentörlerde!
Bazı insanlar, navigasyon gibidir. Hedefe en güvenli ve pratik şekilde nasıl varabileceğimizi gösterirler. Olası tehlikelere karşı uyarır; maksimum hız seviyemiz hakkında bilgilendirir ve bize alternatif güzergâhlar çıkarırlar. Mentörler de çocuklarımız için navigasyon gibidir.
Bir türküde şöyle denir: “Kılavuzun gereği yok, yolun sonu görünüyor.” Böyle midir gerçekten? Hayat yolunda kılavuza ihtiyacımız yok mudur? Yoksa varış noktasını doğru belirlesek bile, yolumuz iyi kötü sürprizlere mi gebedir? İnsana sadece aklı ve iradesi yetebilseydi -belki- peygamberlik makamı da yaratılmazdı, öyle değil mi?
Hepimizin hedefe en kısa, kolay ve emniyetli bir biçimde ulaşmamızı sağlayan navigasyon sistemlerine ihtiyacı var. Hem de sadece yön göstermekle kalmayıp yoldaki çukura, sağa çekmiş bekleyen bir araca varıncaya kadar uyaran bir sisteme. Dahası trafiğin sıkıştığı, ruhen kabzolduğumuz anlarda alternatif güzergâhlar da çıkarmalı bu uygulama. Benzin bitse, karnımız acıksa gidilebilecek alternatifleri de sıralamalı; kaynak sunmaktan vazgeçmemeli. İşte mentörler ehliyetini yeni almış, trafikteki refleksleri henüz istenilen seviyeye gelmemiş gençlerin, sadece navigasyonu değil; aynı zamanda yanı başında oturan sürüş hocalarıdır. Kanın en deli aktığı, hormonların zirvede olduğu, akılda deli soruların cirit attığı, enerjinin dizginlenmekte zorlandığı bu çağda, kendisine eşlik eden doğru rehber sayesinde bir genç, hayatındaki zorlukları sanki lunaparklardaki hızlı trenlere binmişçesine adrenalini yüksek ama eğlenceli ve güvenli bir şekilde aşabiliyor. Çok değil, sadece birkaç yıl önce kendisiyle aynı yollardan geçen mentörü sayesinde, “o yaptıysa ben de yapabilirim” azmine, “sadece benim başıma gelmiyor” rahatlamasına, empatinin doğurduğu anlaşılma hazzına aynı anda sahip oluyor.
Genç böylece birkaç yıl sonraki gelişmiş versiyonunu hayal edebiliyor. Dünyanın sadece kendi etrafında dönmediğini, başkalarına iyi gelmenin de içinde baharlar açtırabileceğini keşfediyor. Boş vakitlerini kendi keyfi için harcamak yerine, onunla vakit geçiren rehberi gibi, zamanını nerede kullanması gerektiğini öğreniyor. Üstelik hâlden anlayan bu direksiyon öğretmeni, gerektiğinde müzik açıp kafamızı dağıtıyor, gerektiğindeyse esprili hoş muhabbetiyle gerginliğimizi azaltıyor. Fakat her fırsatta bize şunu hatırlatmaktan geri durmuyor: “Unutma şoför sensin!”
İlk rehberimiz, elbette anne babalarımız. İlk gözlüğümüz onlar, hayata baktığımız. Yaş ilerledikçe kendi gözümüzle görmek istiyoruz dünyayı. Gözlüğü çıkarıp koyuyoruz kutusuna itinayla; ama zaaflarımız, eksiklerimiz, hamlıklarımız gözlüksüzken daha çok belli ediyor kendini. Yine de gençliğin verdiği müthiş özgüvenle, gözlüksüz yaşamak istiyoruz. Zira anne babamızın ağzından çıkan cümleler alerjik reaksiyona yol açıyor belli bir yaştan sonra. İşte tam o sırada gözleri bizden iyi gören bir dostumuz, abimiz, ablamız geliveriyor yanımıza. Tahtayı göremediğimiz yerde bize okuyan sıra arkadaşımız misali, hayatı anlamlandırmakta zorlandığımız yerleri bizim için açıklıyor.
Bu çaba takdiri hak ettiği kadar zorluk ve sorumlulukları da beraberinde getiriyor. Mentörler, bir yandan öğreniyor, bir yandan öğrendiklerini uyguluyor, bir yandan da öğrenip uyguladıklarını kendinden küçüklerle paylaşıyor. Tabi bir gence hayırhah olmak için önce kişinin kendisinin hayırlı bir insan olması gerekiyor. Su nasıl varlığında hayat kaynağı, yokluğunda ölüm sebebi ise mentörlük de doğru icra edildiğinde yaşama sevinci ve azmi, hatalı yapıldığında ise ümitsizlik ve kopuşa neden olabiliyor.
Üstelik rehber dediğimiz kişiler de genç! Tecrübeleri rehberlik ettikleri öğrencilerine oranla fazla olsa da hâlâ yetişkin değiller. Hani büyük çocuğumuza “Sen abi/abla oldun artık!” deriz; ama aslında o da hâlâ çocuktur ya. İşte mentörlerin durumu da aynen öyle. Gayretli olmaları, başkalarını da düşünmeleri, ideal sahibi olmaları, manevi anlamda hassasiyet göstermeleri onların da nefis taşıdığı, bocaladığı, yorulduğu, zaman zaman yanlışa düşebildiği gerçeğini değiştirmiyor.
Biz de Nevbahar dergisi olarak, mentörlük mesleğini, bu işi gönüllü olarak icra etmeye çalışan gençlerden öğrenmek istedik. Dünyanın bambaşka coğrafyalarında bugünün gençlerine kılavuz olmaya çalışırken aslında nasıl kendilerine de rehberlik etmeye çalıştıklarını dinledik onlardan. Eskinin öğrencisi, yeninin rehberlerine aynı soruyu yönelttik: “Bir mentörde olmazsa olmaz üç özellik nedir?” Aldığımız ortak cevap “Sevgi, saygı, anlayış!” oldu. Ben hepsinden çok şey öğrendim. Umarım bu dosyada anlatılanlar, rehberliğin nasıl yapılacağı konusunda hepimize “mentör” olur.
/ / / / / / / /